Ülkemizde başta Internet Cafe' ler olmak üzere Battlefield tüm multi-player oyun düzenimizi kökünden değiştirdi. Klasik Counter Strike anlayışının dışına çıktık. O andan itibaren çatışmalarda sadece silahlar ve bombalar değil, aklınıza gelebilecek bilimum savaş aracı dahil oldu. Evet, açıkcası bu bakımdan Battlefield' i çok tuttum, çünkü geniş multi-player haritaları ve sunduğu yeniliklerle oldukça keyifli bir deneyimdi. CS' dan sıkıldığım günlerde adeta bir kurtarıcı edasıyla girmişti hayatıma. Tabii başarılı bir oyun olarak devamı da geldi ve kendine has bir kullanıcı kitlesi oluşturdu. Hani köşeyi dönüp de daha başınızı 1mm çıkardığınızda sizi vuran " FPS Abi " ler var ya, başta onlar olmak üzere birçok kişi sabahlara kadar bu oyunu oynadı...
Yine de hoşunuza giden bir multi-player tabanlı oyun için gün gelir de ister istemez " e ama hani bunun single-player' ı ? " dersiniz. Yoo, hayır, öyle botlara karşı kur-oyna şeklinde gelişen basit bir oyun biçimi değil. Artık senaryosu olmayan oyunlar tıkanıyor, oyun dünyası da bunlara yeterince doydu zaten değil mi sevgili oyun yapımcıları ? Evet, bu konuya da açıklık getirdikten sonra bakalım ne var ne yok Bad Company' de...
Şşş, bak bakiim bi kara oğlan..Oyunda 4 kişilik bir grubumuz var. Öyle başında " Special " ya da " Elite " benzeri janjanlı bir ismi de yok bu grubun. Aynen oyunun adı neyse o, Bad Company. Bağlı bulunduğu askeri birlik tarafından çoktan gözden çıkarılmış, yem modunda, 4 kişilik bir grup. Her ne kadar gözden çıkarılmış bir öncü grup olsalar da, bir şekilde verilen görevi yerine getiren, hatta fazlasını yapan bir grup. Kısacası şaka gibi bir grup bizim çocuklar. Bizde bu grubun içerisinde Preston Marlowe karakteri ile yer alıyoruz. Marlowe' un babası Vietnam' da, dedesi ise 2.dünya savaşında yer almış. Eh, babayla dede asker olacak da, o çocuk için için " asker olucam beeen " diye tutuşmayak, olur mu hiç ?
Marlowe' un yoldaşları ise sırasıyla Samuel D. Redford ( kısaca Sarge ), Haggard ve Sweetwater. Emin olun senaryoyu bitirip multi-player'a girdiğinizde, ara ara onları özleyeceksiniz. Her ne kadar senaryo dahilinde Bad Company birlikte ilerlese de, yer yer yol ayrımları da olmuyor değil. Eğer Battlefield' in önceki oyunlarını da oynadıysanız, oradan aşina olduğunuz birçok silah ve aracı görme imkanı bulacaksınız ( hatta çok daha fazlasını ). Adı üzerinde Battlefield bu, savaş alanında bulunabilecek ne kadar alet, edavat, teçhizat, araç, gerek varsa hepsinden bol bol var bu oyunda. Hemde oldukça kullanışlı bir biçimde sunulmuşlar...
Battlefield: Bad Company, DICE' ın geliştirmiş olduğu Frostbite motorunu kullanıyor. Frostbite' ın nimetlerinden biri ise duvarların yıkılabilir bir yapıda olması. Ayrıca Bad Company' de çevre etkileşimi de sözkonusu. Oyunun grafikleri güzel, ancak özellikle şaşırtıcı bir yönü yok. Hani isteseler bu konuda biraz daha iyisini yapabilirlermiş gibi bir havaya kapıldım nedense. Grafikler bir yana, sesler ise oldukça etkileyici. Seslendirmeler, ses efektleri belki de oyunun en güzel yönleri.
Yapay zekadan söz etmek gerekirse, hani o " sessiz yaklaştım, tek kurşunla vurdum, bi köşeye çekildim, dur ortalık sakinledi bi tane daha vurayım " gibi bir duruma müsade etmiyor yapay zeka. Bu yönden oyun oldukça zorlayıcı, ama yine de sık sık FPS oynayan bir oyuncuysanız, bir süre sonra fazla zorlanmayacaksınız.
Gezdik tozduk, 4 kafadar eğlendik de bu senaryo bitti....ee ne olacak şimdi ?
Senaryoyu bitirip yoldaşlarınızla vedalaşın, sırada çok daha acımasız bir savaş alanı var... Multi-Player!!! Battlefield serisinin Multi-Player modları yanısıra, Bad Company ile tanıştığımız " Gold Rush " dahil olmak üzere, internet üzerinden saatlerce oynayabilirsiniz. Toplam 24 oyuncuya kadar destekleyen oyunda, 12' ye 12 çatışmalar oldukça keyifli
Tabii yaşadığınız sürece....Hani o yazının başında bahsettiğim " FPS Abi " ler var ya, işte onlardan birine denk gelirseniz, vay halinize.... Kısacası, Bad Company serisine yakışır bir oyun olmuş. Battlefield serisini daha önce oynamış olsanız da, olmasanız da bu oyunu oynamanızı tavsiye ederim.
Anasayfa
