BZMFRM,Oyun Arşivi,Program Arşivi,Online Oyunlar,Knight,Metin2,CS,Ödev Arşivi,Online,Slayt,İndir
Merhaba Ziyaretçi,
Formumuza Hala Kayıt Olmadınmı?
Formumuzdan Faydalanmak İstemezmisin?
Forumda Bilgi Paylaşımı Yapmak İstemezmisin?
Moderatorlermize Ödevlerin Hakkında Soru Sormak İstemesmisin?
Tabiki İstersin O zaman Ne Duruyorsun Hemen Kayıt Ol ve Bilgilermizden Faydalan..

Charles Darwin Uyeols10
BZMFRM,Oyun Arşivi,Program Arşivi,Online Oyunlar,Knight,Metin2,CS,Ödev Arşivi,Online,Slayt,İndir
Merhaba Ziyaretçi,
Formumuza Hala Kayıt Olmadınmı?
Formumuzdan Faydalanmak İstemezmisin?
Forumda Bilgi Paylaşımı Yapmak İstemezmisin?
Moderatorlermize Ödevlerin Hakkında Soru Sormak İstemesmisin?
Tabiki İstersin O zaman Ne Duruyorsun Hemen Kayıt Ol ve Bilgilermizden Faydalan..

Charles Darwin Uyeols10
BZMFRM,Oyun Arşivi,Program Arşivi,Online Oyunlar,Knight,Metin2,CS,Ödev Arşivi,Online,Slayt,İndir
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
BZMFRM,Oyun Arşivi,Program Arşivi,Online Oyunlar,Knight,Metin2,CS,Ödev Arşivi,Online,Slayt,İndir


 
AnasayfaAnasayfa  KapıKapı  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  


 

 Charles Darwin

Aşağa gitmek 
YazarMesaj


avatar


Kayıt tarihi : 01/01/70
Aktiflik :
Charles Darwin Left_bar_bleue998 / 999998 / 999Charles Darwin Right_bar_bleue

Deneyim :
Charles Darwin Left_bar_bleue998 / 999998 / 999Charles Darwin Right_bar_bleue

Saygınlık :
Charles Darwin Left_bar_bleue998 / 999998 / 999Charles Darwin Right_bar_bleue

Seviye :
Charles Darwin Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Charles Darwin Right_bar_bleue


Charles Darwin Empty
MesajKonu: Charles Darwin   Charles Darwin EmptyPaz Şub. 14, 2010 10:59 am

(1809 -1882) Düşünce tarihinde pek az bilim
adamı Darwin ölçüsünde tepki çekmiştir. Evrim kuramını içine
sindiremeyenler onu hiç bir zaman bağışlamamışlardır. Yaşadığı dönemde,
“Maymunla akrabalık bağın annen tarafından mı, baban tarafından mı?”
diye alaya alınmıştı. Günümüzde ise daha ileri giden, onu bir
“şarlatan”, dahası bir “şeytan” diye karalamak isteyen çevreler vardır.
Bir bilim adamına gösterilen bu tepkinin nedeni neydi? Darwin kimdir, ne yapmıştı?
Darwin
küçük yaşında iken de horlanmıştı, hem de babası tarafından: “Seni,
anlaşılan, ava çıkma, köpeklerle eğlenme ve fare yakalama dışında hiç
bir şey ilgilendirmiyor. Geleceğin, kendin ve ailen için yüz karası
olacaktır!”
Geleceğinin yüz karası olacağı söylenen çocuk,
biyolojinin anıt yapıtı Türlerin Kökeni’nin yazarı, tüm çağların sayılı
bilim adamlarından biri olur.
Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak
dünyaya gelen Charles Darwin, sekiz yaşına geldiğinde annesini yitirir.
Çocuğunun iyi yetişmesi yolunda hiç bir şey esirgemeyen babası başarılı
ve saygın bir hekimdi. Dedesi Erasmus Darwin, evrim konusuyla ilgilenen
tanınmış bir doğa bilginiydi.
Entellektüel bir çevrede büyüyen
Charles okulda parlak bir öğrenci değildi. Öğretmenleri arasında ona
“aptal” gözüyle bakanlar bile vardı. Oysa bu bakış, yüzeysel bir
izlenimi yansıtmaktaydı; sıkıntı Charles’ın okul programıyla
bağdaşmayan kendine özgü ilgilerinden kaynaklanıyordu. Hayvanlara,
özellikle böceklere derin bir ilgisi vardı. Daha küçük yaşında onu
saran bu ilgi, ilerde belirginlik kazanan üstün gözlemleme yeteneğinin
itici gücüydü.
Üniversitede, ilk iki yılını alan tıp öğrenimi
başarısız geçer. Dönemin tartışma konuları arasında onu yalnızca
canlıların kökeni sorunu ilgilendirmekteydi. Ama babası umudunu tümüyle
yitirmek istemiyordu; hekim olmak istemeyen oğlunu hiç değilse din
adamı olmaya ikna eder.
Edinburg’dan Cambridge Üniversitesine geçen
delikanlı burada da, teoloji öğreniminin yanı sıra böcek toplama
etkinliğini sürdürür; oluşturduğu zengin koleksiyonla bilim
çevrelerinin beğenisini kazanır. Bu arada botanik ve jeoloji derslerini
de izlemekten geri kalmaz.
Yirmi iki yaşında üniversiteyi bitirir,
ama kilisede görev almaya yönelik değildir. Bir rastlantı, aradığı
olanak kapısını ona açar. Güney Amerika kıyılarından başlayarak uzun
süreli bir araştırma gezisine çıkmaya hazırlanan kraliyet gemisi
Beagle’e doğa araştırmacısı aranmaktaydı. Botanik profesörünün
tavsiyesi üzerine Darwin’e, masraflarını kendisinin karşılaması
koşuluyla, bu görev verilir. Ancak genç bilim adamının babasının
desteğini sağlaması kolay olmaz.
1831′de başlayan geziye Darwin beş
yıl süren yoğun ve çetin bir uğraşla, dünyanın henüz bilinmeyen pek çok
kıyı ve adalarında türlere ilişkin fosil ve örnekler toplar; gözlemsel
bilgiler edinir, notlar alır. Doğa onun için tükenmez bir
laboratuvardı. Özellikle Gallapagus adalarındaki dev kaplumbağalar ile
kuşlar üzerindeki gözlemleri, değişik çevre koşullarında türlerin nasıl
oluştuğu konusunda ona önemli ipuçları sağlamıştı. Kimi türlerin
çevreyle uyum kurarak sürdürdüğü, kimi türlerin ise değişen koşullarda
uyumsuzluğa düşerek yok olduğu izlenimi kaçınılmazdı.
Ülkesine
döndüğünde Darwin’in yapması gereken şey, topladığı bilgileri işlemek,
evrim olgusuna kanıtlara dayalı açıklık getirmekti. Ne var ki, bu kolay
olmayacaktı. Bir kez toplanan gözlem verilerinin düzenlenmesi bile
yıllar alacak bir işti. Sonra, evrim konusu dikenli bir sorundu;
yerleşik önyargılara ters düşmek kolayca göze alınamazdı.
Darwin
incelemelerinden türlerin sabit olmadığını, uzun süreli de olsa, çevre
koşullarına göre değiştiğini öğrenmişti. Ama “evrim” denen bu değişimin
düzeneği neydi? Bu soruya yanıt arayışı içinde olan Darwin’e 1838′de
okuduğu bir kitap ışık tutar. Thomas Malthus’un yazdığı Nüfus Üzerine
Deneme adlı bu kitap ilginç bir tez ortaya koyuyordu: canlılar için
yaşam bir var olma ya da yok olma savaşımıdır; çünkü, hemen her
çevrede, nüfus artışı beslenme olanaklarını kat kat aşmaktadır. Bu
savaşımda güçlüler karşısında zayıf kalanlar yok olup gider; çevresiyle
uyumsuzluğa düşenler elenirken, uyum kuranlar çoğalır.
19. yüzyılın
acımasız kapitalizminin “laissez faire et laissez passer” (bırakınız
yapsınlar, bırakınız geçsinler) sloganında da yansıyan bu düşünce,
Darwin’in yirmi yıl sonra açıkladığı evrim kuramının özünü oluşturur:
doğal seleksiyon evrimin itici gücü, ilerlemenin dayandığı düzenekti.
Evrim
düşüncesi, insanın kendi varlık kökenini bilme merakım da içermektedir.
İlkel topluluklarda bile kendini açığa vuran bu merakın özellikle
mitoloji ve dinlerin oluşumundaki rolü yadsınamaz. Ancak bilim öncesi
açıklamalar masalımsı birer öğreti niteliğindedir. Her şey gibi insan
da Tanrısal gücün ürünüdür. Gelişmiş dinlerde bile evrim düşüncesi yer
almamıştır.
Evrimden ilk söz edenler, M.Ö. 6. yüzyılda yaşayan
İyonya’lı filozoflar olmuştur. Thales tüm nesneler gibi canlıların da
sudan oluştuğu savındaydı. Daha çarpıcı görüşü onu izleyen
Anaximander’de bulmaktayız: “Canlıların kaynağı denizdir. Başlangıçta
balık olan atalarımızdan bugünkü formumuza evrimleşerek ulaştık.” Gene
o dönemin bir başka filozofu, Herakleitus, canlıların gelişmesinde
aralarındaki çatışmanın rolüne değinir. Bunlardan ikiyüz yıl sonra
gelen antik çağın ünlü filozofu Aristoteles’te evrim düşüncesi daha
belirgindir. Onun görüşünde aşağıdaki ilginç noktaları bulmaktayız:
(1) Canlıların en ilkel düzeyde kendiliğinden oluştuğu,
(2) Organizmaların basitten daha karmaşık formlara doğru geliştiği,
(3) Canlıda organların ihtiyaca göre oluştuğu.
Ancak ortaçağ teolojisinde bu tür düşüncelere yer yoktu. Gerçek kutsal kitaplarda açıklanmıştı. Evrim düşüncesi bir sapıklıktı.
Evrime
bilimsel yaklaşım, Aydınlık Çağı’nın sağladığı göreceli özgür düşünme
ortamını bekler. Bu alanda ilk adımı Fransız doğa bilimcisi Buffon’un
attığı söylenebilir. Buffon, canlıların sınıflanmasına ilişkin
Aristoteles sistemini düzeltme ve geliştirme amacıyla çalışmaya
koyulur. İlgilendiği konuların başında evrim geliyordu. Fosil ve diğer
kanıtlara dayanarak canlı türlerin evrimle oluştuğu görüşüne ulaşmıştı.
Ama kilisenin sert tepkisiyle karşılaşınca, Buffon, “Kutsal kitapta
bildirilenlere ters düşen sözlerimi geri alıyorum” diyerek sessizliğe
gömülür.
Ünlü isveç botanikçisi Linnaeus’un modern sınıflama
yöntemine ilişkin çalışması evrim düşüncesine destek sağlayan başka bir
girişimdir. Darwin’in dedesi Erasmus Darwin de, Buffon gibi, canlıların
yaşam dönemlerinde edindikleri beceri veya özelliklerin yeni kuşaklara
geçmesiyle evrimleştiği görüşündeydi.
Bu görüşü geliştiren Fransız
doğa bilgini Lamarck ise evrim konusunda oldukça tutarlı ilk kuramı
oluşturur. Kısaca, “canlıların yaşam dönemlerinde kazandıkları
özelliklerin ya da uğradıkları değişikliklerin (bunlar çevre
koşullarının etkisinde ortaya çıkabileceği gibi, organların kullanış
veya kullanışsızlık nedeniylede olabilir) kalıtsal yoldan yeni
kuşaklara geçtiği” diye özetleyebileceğimiz bu kuram, sağduyuya yatkın
görünmesine karşın, bilim dünyasında beklenen ilgiyi bulmaz.
Kuramın
olgusal içerik yönünden yetersizliği bir yana, bilinen kimi gözlemsel
verilere ters düşmesi benimsenmesine olanak vermiyordu. Açıklama gücünü
bugün de koruyan, daha kapsamlı ve tutarlı evrim kuramını Darwin’e
borçluyuz. 1859′da yayımlanan Türlerin Kökeni adlı yapıtta ortaya konan
bu kuramın benimsenmesine ortam hazırdı. Kısa sürede bir kaç yeni basım
yapan kitap, insanlığın dünya anlayışında eşine pek rastlanmayan köklü
bir devrime kapı açmaktaydı.
Dönemin seçkin bilginlerinden T. H.
Huxley’in şu sözlerinin çağdaşı pek çok bilim adamının duygularını dile
getirdiği söylenebilir: Biz türlerin oluşumuna ilişkin, doğruluğu
olgusal olarak yoklanabilir bir açıklama arayışı içindeydik.
Aradığımızı Türlerin Kökeni’nde bulduk. Kutsal kitabın masalımsı
açıklaması geçerli olamazdı. Bilimsel görünen diğer açıklamaları da
yeterli bulamıyorduk. Darwin kuramı her yönüyle bilimsel yeterlikte idi.
Kuramın dayandığı iki temel nokta vardır:
(1) Canlı dünyada, yeni türlerin oluşumuna yol açan sürekli ama yavaş giden değişim;
(2) “Doğal seleksiyon” dediğimiz evrim sürecini işler kılan düzenek.
Birinci
nokta, türlerin sabitliği varsayımını içeren yerleşik öğretiye ters
düşmekteydi. İkinci nokta, evrimin tüm ereksel görünümüne karşın salt
mekanik terimlerle açıklanabileceğini göstermekteydi.
Darwin
kuramının özünü oluşturan doğal seleksiyon, başlangıçtan günümüze
değin, değişik eleştirilere uğramıştır. Bu nedenle, ilkenin öncelikle
açıklığa kavuşturulması gerekir. Darwin’in evrim kuramı, gözlenebilir
üç olgu ve iki ilke içerir.
İlk olgu, üreme biçimleri ne olursa olsun, canlıların geometrik diziyle çoğalma eğilimidir.
İkinci
olgu, bu eğilime karşın türlerde nüfusun aşağı yukarı sabit kaldığıdır.
Bu iki olgudan, Darwin ‘yaşam savaşımı’ ilkesine ulaşır.
Üçüncü
olgu, canlıların (bir türü hatta bir aileyi oluşturan bireylerin bile)
az ya da çok belirgin farklılıklar sergilemesidir. Yaşam savaşımı
ilkesiyle birleşen bu olgu Darwin’i temel ilkesi olan doğal seleksiyon
düşüncesine götürür. Belli bir çevrede farklı özellikler taşıyan
bireyler arasında yaşam savaşımı varsa, doğal koşullara uyum
bakımından, özellikleri üstünlük sağlayan bireylerin (veya türlerin)
egemenlik kurması, diğerlerinin elenmesi kaçınılmazdır.
Evrim
sürecinin dayandığı bu düzeneğe, tüm eleştiri ve uğraşlara karşın, daha
geçerli diyebileceğimiz bir alternatif bulunamamıştır. Ayrıntılarında
kimi değişikliklere uğramakla birlikte, kuramın sürgit Darwinci
kalmayacağını gösteren herhangi bir belirti yoktur ortada!
Newton,
yerçekimi ilkesiyle devinim yasalarının, yersel ya da göksel, tüm
nesneler için geçerli genellemeler olduğunu göstermişti. Darwin de
yaşam savaşımı, doğal seleksiyon, çevreye uyum gibi bir kaç ilke içeren
kuramıyla evrim olgusuna bilimsel açıklama getirdi; insanın ottan
çiçeğe, amipten maymuna uzanan canlı dünyanın bir parçası olduğunu
gösterdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Charles Darwin
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» David Copperfield Özeti (Charles Dickens)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
BZMFRM,Oyun Arşivi,Program Arşivi,Online Oyunlar,Knight,Metin2,CS,Ödev Arşivi,Online,Slayt,İndir :: Genel Bilgiler :: Biyografiler-
Buraya geçin: