BZMFRM,Oyun Arşivi,Program Arşivi,Online Oyunlar,Knight,Metin2,CS,Ödev Arşivi,Online,Slayt,İndir
Merhaba Ziyaretçi,
Formumuza Hala Kayıt Olmadınmı?
Formumuzdan Faydalanmak İstemezmisin?
Forumda Bilgi Paylaşımı Yapmak İstemezmisin?
Moderatorlermize Ödevlerin Hakkında Soru Sormak İstemesmisin?
Tabiki İstersin O zaman Ne Duruyorsun Hemen Kayıt Ol ve Bilgilermizden Faydalan..

Kâinatın "Gül"ünü sevmek Uyeols10
BZMFRM,Oyun Arşivi,Program Arşivi,Online Oyunlar,Knight,Metin2,CS,Ödev Arşivi,Online,Slayt,İndir
Merhaba Ziyaretçi,
Formumuza Hala Kayıt Olmadınmı?
Formumuzdan Faydalanmak İstemezmisin?
Forumda Bilgi Paylaşımı Yapmak İstemezmisin?
Moderatorlermize Ödevlerin Hakkında Soru Sormak İstemesmisin?
Tabiki İstersin O zaman Ne Duruyorsun Hemen Kayıt Ol ve Bilgilermizden Faydalan..

Kâinatın "Gül"ünü sevmek Uyeols10
BZMFRM,Oyun Arşivi,Program Arşivi,Online Oyunlar,Knight,Metin2,CS,Ödev Arşivi,Online,Slayt,İndir
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
BZMFRM,Oyun Arşivi,Program Arşivi,Online Oyunlar,Knight,Metin2,CS,Ödev Arşivi,Online,Slayt,İndir


 
AnasayfaAnasayfa  KapıKapı  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  


 

 Kâinatın "Gül"ünü sevmek

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ßeчazKiη
Süper Moderatör

Süper Moderatör
ßeчazKiη


Mesaj Sayısı : 869
Cinsiyet : Erkek
Nerden : Silivri
Kayıt tarihi : 27/06/10
Aktiflik :
Kâinatın "Gül"ünü sevmek Left_bar_bleue999 / 999999 / 999Kâinatın "Gül"ünü sevmek Right_bar_bleue

Deneyim :
Kâinatın "Gül"ünü sevmek Left_bar_bleue999 / 999999 / 999Kâinatın "Gül"ünü sevmek Right_bar_bleue

Saygınlık :
Kâinatın "Gül"ünü sevmek Left_bar_bleue999 / 999999 / 999Kâinatın "Gül"ünü sevmek Right_bar_bleue

Seviye :
Kâinatın "Gül"ünü sevmek Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Kâinatın "Gül"ünü sevmek Right_bar_bleue


Kâinatın "Gül"ünü sevmek Empty
MesajKonu: Kâinatın "Gül"ünü sevmek   Kâinatın "Gül"ünü sevmek EmptyPerş. Tem. 08, 2010 7:25 pm

"Evliyanın Dilinden Abdest ve Guslün Hikmetleri" kitabının yazarı
Abdullah Demiray serhaber okurları için yazdı.


Sevgi, insanı karşılık beklemeden yakın ilgi ve bağlılık
göstermeye yönelten, fedâkârlıkları göze aldıracak kadar güçlü olabilen
bir duygudur. Bu, insanın yaratılışında var olan bir özelliktir.

Gerçek manada iman edenle etmeyen kimselerin sevgi anlayışı ve sevdiği
şey farklıdır. İman nurundan yoksun olanlar, dünyevî arzu ve
isteklerini elde etmek için birini veya bir şeyleri sever. Kalpleri
iman nuruyla dolu olanlar ise, Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanmak için
Resûl-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm'ı sever.

Bu iki sevgiden hiç bitmeyecek ve insana ahirette fayda verecek olanı,
Allah'ın Habibi Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem'e
duyulan sevgidir. Çünkü bu sevginin neticesinde, iki cihan güneşi ile
cennette kurulacak ebedî birliktelik söz konusudur.

Dolayısıyla gerçek sevgi, Allah'ı sevmeye ve onun sevgisini kazanmaya
vesile olan Allah'ın habîbi ve dostu Resûl-i Ekrem'in sevgisidir. Bunun
dışındaki nefsanî sevgiler insana fayda vermeyen gelip geçici haz ve
zevklerden ibaret olan arzu ve isteklerdir. Oysa her insan, sevgisinin
ebedî olmasını ister. Demek ki fani sevgiler gerçek sevgi değildir. Bu
sebeple bir mümin, nefsanî sevgileri bir kenara bırakıp, gerçek sevgiyi
elde etmeye çalışmalıdır. Zira Allah'a giden yol, O'nun habîbini
hakiki manada sevmekten geçer.

Resûl-i Ekrem'i gerçek manada seven birçok fedâkârlığı göze alır. Onun
için canı ve malı başta olma üzere her şeyini feda eder. Tıpkı sahabi
efendilerimiz gibi... Onlar gerçek sevgili için başta canları olmak
üzere "Anam babam sana feda olsun yâ Resûlallah" diyerek her şeylerini
onun uğruna feda etmişlerdi. Neden? Çünkü onlar Resûl-i Kibriyâ
Efendimiz'i gerçek manada tanımış ve sevmişlerdi.

Onu gerçek manada tanıma şerefinden mahrum olan müşrik ve münafıklar
ise, ona düşmanlık etmekten geri durmamışlardı. Müminle mümin olmayanı
ayıran en önemli farklardan biri işte bu sevgidir. Bu öyle bir sevgi
ki, insanın uğrunda, malını, canını, her şeyini feda ederek gerçek
manada iman ettiğini ispatlayan bir sevgidir.

"Eğer sen olmasaydın, felekleri (kainatı) yaratmazdım" hitabının
muhatabı olan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i sevmek, O'nu
bilmek, tanımak ve anlamak mümin olmanın bir gereğidir. Nitekim
Peygamber Efendimiz hadisi şerifte,

"Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki, sizden biri ben
kendisine ailesinden, çoluk çocuğundan, anne-babasından ve bütün
insanlardan daha sevgili olmadıkça, gerçek manada iman etmiş olamaz"

buyurmuştur.

Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm'ı sevmek, Allah'ı gerçek manada
sevmenin ve O'na iman etmenin de bir göstergesidir. Bunun kanıtı Allah
Resûlü'nün davetine karşılık, "Biz Allah'ın oğulları menzilindeyiz. Biz
Allah'ı sizden daha çok seviyoruz" diyen müşriklere Cenâb-ı Hakk'ın
âyet-i kerimede, "De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki,
Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın"
(Âli İmrân 3/31)
buyurmasıdır.

Allah Teâlâ bu ayette, kendisini sevdiğini iddia edenlere, eğer bu
sözlerinde samimi iseler, Resûlü'nü sevmelerini ona uymalarını ve
muhalefet etmemelerini emretmiştir.

Said bin Cübeyr radıyallahu anh anlatıyor:

Ensar'dan bir sahabi Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm'ın huzuruna çok
üzgün bir vaziyette gelmişti. Peygamber Efendimiz onu üzgün görünce;

"Ne oldu? Neden üzgün ve düşüncelisin?" buyurdu. Sahabi;

"Ey Allah'ın Nebîsi bir şey düşündüm de..." deyip tereddütte kalınca
Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm;

"Nedir o düşündüğün?" diye sordu. Sahabi;

"Yâ Resûlallah biz bugün senin gül yüzüne bakıp manevi gıdamızı
alıyoruz ve seviniyoruz. Yarın sen de diğer peygamberlerin yanına
gidersen, biz ne yapacağız" deyince Efendimiz ona hiçbir cevap vermedi.
İşte bu hadise üzerine Cebrail aleyhisselâm şu âyet-i kerimeyi
indirdi:

"Kim Allah'a ve Resûl'e itaat ederse o kimse Allah Teâlâ'nın nimet
verdiği nebiler, sıddıklar, şehitler ve salih kimselerle beraber
olacaktır. Onlar ne güzel arkadaştırlar."
(Nisa 4/69)

İşte Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i sevmenin ve ona itaat
etmenin mükâfatı, ahirette Allah Teâlâ'nın kendilerine nimetler verdiği
nebiler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraber olmaktır. Bundan
daha büyük bir nimet düşünülebilir mi?

Allah Resûlü aleyhissalâtü vesselâm'ı ashabı gerçek bir sevgi ile
sevebilmiştir. Zira onlar Allah Resûlü'nün muhabbet toprağında
yeşermişler ve tarifi imkânsız aşk ikliminde yaşamışlardır. Sevdikleri
uğruna nice zorluklara göğüs germişlerdir.

Uhut savaşının olduğu gün Enes bin Nadr radıyallahu anh, müslümanları
otururlarken görür ve onlara;

"Niçin oturuyorsunuz?" diye sorar. Onlar;

"Resûlullah vefat etti" deyince,

"O vefat ettikten sonra siz yaşayıp da ne yapacaksınız, kalkın bakalım
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ne için vefat ettiyse sizde onun
için vefat edin" der ve düşman saflarına dalıp Uhud'da şehit düşer. O
gün onun vücudunda yetmiş kılıç yarası bulunduğu ve kimsenin onu
tanıyamayıp yalnız kız kardeşinin onu parmağından tanıyabildiği rivayet
edilmektedir.

Ebû Ubeyde bin Cerrah radıyallahu anh, Uhut günü Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem'in şakaklarına batmış olan halkalardan birini
çıkarırken ön dişlerinden biri, ikinci halkayı çıkarırken diğer bir
dişi düşmüştü.

Uhut'ta Resûl-i Ekrem'in kılıcını alma şerefine nail olan Ebû Dücâne
radıyallahu anh kendi vücudunu Resûlullah'a siper etmiş atılan oklar
sırtına saplanmıştı.

Yine Uhut'ta Allah Resûlü'ne gelen bir mızrağı eliyle önleyen ve eli
çolak kalan Talha bin Ubeydullah radıyallahu anh'tı.

Uhut günü Sa'd bin Ebî Vakkas radıyallahu anh şehit olmadan evvel
sahâbe-i kiram'a şöyle nasihat etmişti:

"Gözünüz kıpırdayacak kadar dermanınız varken eğer Resûlullah'a bir şey
olursa Allah'ın huzurunda mazeretiniz kabul olmaz"

Bu Peygamber aşığı sadık dost son nefesinde neyi düşünüyordu? Onun
zihnini meşgul eden şey neydi? Bu dünyadan göçerken ashâb-ı kirâm'a
neyi vasiyet ediyordu?

Onun kafasını meşgul eden tek şey dostu ve Allah'ın habîbi Hz.
Resûlullah'ın emniyetiydi. Arkadaşlarına nasihati ise, her birinin
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem uğruna canlarını feda etme
arzusuydu.

Bizler de Hz. Peygamber aleyhissalâtü vesselâm'ı ashabı gibi gerçekten
sevebilmenin gayreti içinde miyiz? Neleri düşünüyoruz? Aklımız,
gönlümüz neyle ve kiminle meşgul? Ona layık bir ümmet olamama korkusu
her an içimizde mi? Uğrunda canımızı ve malımızı feda edebilir miyiz?
Onun sünnetini hakkıyla yaşayabilmek için ne kadar çaba sarf
ediyoruz?..

Bu sorulara cevap verebilmek için, hayatımıza göz atmamız yeterli
olacaktır. Eğer mümin olarak Resûl-i Ekrem'in sünnetini yaşıyor, onun
güzel ahlâkını kendimize örnek alabiliyorsak, vereceğimiz cevaplar
samimi ve içten, sevgimiz de sözde değil özde olacaktır.

İşte ancak o zaman Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'i
gerçek manada seviyoruz demektir.

serhaber
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kâinatın "Gül"ünü sevmek
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Sevmek
» SeviLmeden Sevmek..
» Beklentisiz sevmek

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
BZMFRM,Oyun Arşivi,Program Arşivi,Online Oyunlar,Knight,Metin2,CS,Ödev Arşivi,Online,Slayt,İndir :: İslam ve İnsan Bölümleri :: Peygamberlerin, Evliyaların, Sahabelerin hayatları-
Buraya geçin: